Uygulamada özellikle bayi çıkışlı olmayan üst segment araçlara farklı ceza mahkemelerinde yapılan yargılamalar çerçevesinde tedbir konulmakta; kimi zaman aracın müsaderesine karar verilmektedir.
4458 sayılı Gümrük Kanunu ve 5607 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanunları kapsamında aracın ithali sırasında bir takım yanıltıcı belgeler kullanıldığı kabulüyle, Ceza Mahkemeleri; aracın kimin mülkiyetinde olduğuna bakmaksızın tedbir koymakta kimi zamanda aracın müsadere edilmesi kararları tesis etmektedirler.
Araç kaydına tedbir tesis edilmesi durumunda araç maliki, aracı kullanmaya devam edebilse de aracı 3. Kişilere satamamaktadır.
Mevzubahis kanunlara eklenen geçici maddelerle, aracına tedbir konan şahıs tedbirin kaldırılması için gümrük müdürlüğüne başvuru yapmaktadır. İdarece belli kriterlerle bir bedel hesaplanmakta bu bedel ödenmek suretiyle de tedbiri tesis eden mahkemeden aracın üzerindeki tedbir kaldırılabilmektedir.
Aracın ithalatçısının sonraki maliklere karşı cezai ve hukuki sorumlulukları ayrıca değerlendirilecek bir husus olup, araç maliki ile önceki araç maliki arasında araç satış sözleşmesinin ne şekilde gerçekleştiği yazımız konusudur.
Borçlar Kanunu ve güncel Yargıtay kararları doğrultusunda önceki araç maliki satışa konu aracı hukuki ve gizli ayıplı olarak satmıştır.
Taraflar arasında yapılan satış sözleşmesi neticesinde; aracı alan malikin TMK 683 çerçevesinde araç üzerinde var olan kullanma yararlanma ve tasarruf etme yetkisinin (mülkiyet hakkının), objektif bir hukuk kuralı sebebiyle sakatlanmış olması hukuki ayıp olarak adlandırılmaktadır.
Buna göre 4458 sayılı Gümrük Kanunu ve 5607 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanunları kapsamında araç malikinin yedindeki aracın, ithali sırasında bir takım yanıltıcı belgeler kullanılması sebebiyle araç üzerine Ceza Mahkemelerince tedbir konulması veya aracın müsadere edilmesi, aracın hukuken ayıplı olduğunu göstermektedir.
Çünkü araç maliki olup tedbirin kaldırılması için bedel ödeyen alıcının; maruz kaldığı noksanlık ve mülkiyet hakkının sağladığı yetkilerden mahrumiyetin sebebi Kanun Koyucunun var ettiği, hukuk düzeninde mevcut olan kanunlardır. Zira aracın satışı esnasında satıcıdan alıcıya geçirilmesi gereken hak mevzubahis 4458 ve 5607 sayılı kanunlar sebebiyle sakatlanmıştır.
Yeni araç malikinin bu kanun çerçevesinde uğramış olduğu mahrumiyetin; aracın değerinin önemli miktarda azalması, alıcının tamamen aracın kullanımından mahrum bırakılması veya tedbir sebebiyle araç üzerinde tasarruf etme yetkisinin kısıtlanması bize aracın hukuken ayıplı olduğunu göstermektedir.
Hukuk düzenimizde açık ayıp/gizli ayıp ayrımı “Açık ayıplar ilk bakışta olağan bir inceleme ile anlaşılabilen ayıplar buna karşılık ilk bakışta görünmeyen ancak daha sonra anlaşılan ayıplar ise gizli ayıp niteliğindedir.” şeklinde yapılmıştır. Aracın ithalatı esnasında bir takım yanıltıcı belgelerin kullanıldığını ve buna bağlı olarak da idari inceleme geçirme durumunu alıcının bilebilme durumu imkansızdır. Dolayısıyla bu şekilde araç satışının hukuki ayıplı olduğu, ayıbın ilk anda veya mutat bir kontrolle anlaşılamaması sebebiyle de gizli bir ayıbın olduğu, açıktır.
Satıcının araç üzerinde var olan hukuki ve gizli ayıbı bilmese veya aracın ithalatının üzerinden 10 yıl geçmiş olsa dahi herhangi bir zamanaşımının olmayacağı ve satıcının bu ayıptan sorumlu olacağı kanun ve içtihatlar gereği kesin bir husustur.
Tüm bu sebeplerle; Ceza Mahkemelerince Eksik veya Yanıltıcı Belge Kullanılarak İthal Edildiği İddiasıyla Üzerine Tedbir Konulan Araç sahipleri; Tedbirin Kaldırılması İçin Gümrük Müdürlüklerine Ödedikleri Bedelleri Önceki Araç Malikinden Talep etme haklarını haizdir. Kendisinden önceki araç maliki mevzuat ve güncel içtihatlar kapsamında hukuki ve gizli ayıplı satış yapılması sebebiyle; bu aybın giderilmesinden sorumlu durumdalardır.